Alternaturk Ana Sayfa
Norm Enerji Sistemleri
  GÜNEŞ ENERJİSİ   RÜZGAR ENERJİSİ   JEOTERMAL   DALGA ENERJİSİ   HİDROELEKTRİK  BİYOETANOL   ELEKTRİK  BOR  ÇOCUK
       
 

EPDK, Enerji Darboğazında Devlet Tekelini Sorumlu Tuttu

 
EPDK Başkanı Hasan Köktaş, enerjide yaşanan arz sorununun devletin tek oyuncu olmayı bırakmak istemeyişiyle pekiştiğini belirtti.
01.05.2008
                  
EPDK
EPDK Başkanı Hasan Köktaş, Mimar ve Mühendisler Grubu Ankara Şubesi'nin Aktif Metropolitan Hotel'de düzenlediği kahvaltılı toplantıda, "Enerji Piyasasında Son Gelişmeler" konulu bir konferans verdi.

Köktaş, konuşmasında elektrik başta olmak üzere rüzgar, doğalgaz, petrol ve LPG'de Türkiyenin durumunu analiz etti.

Ülkemizde bugün itibarıyla 55 ilde doğalgazın aktif olarak kullanıldığını belirten Köktaş, doğalgazda BOTAŞ'ın payının 2008 yılı sonuna kadar yüzde 20'nin altına düşürülmesinin planlandığını belirterek, şimdiye kadar yapılan kontrat devrenin yalnızca yüzde 2'ler civarında olduğuna işaret etti.

Bu konunun Türkiye'nin temel sorunlarından bir tanesi olduğunu belirten Köktaş, her yıl doğalgazda belli aylarda arz güvenliği sorununun yaşanmakta olduğunu hatırlattı.

Enerjide arz güvenliğinin sağlanması için BOTAŞ'ın piyasadaki payının kanunların öngördüğü şekilde tanzim edilmesinin en ciddi yapılması gereken işlerden olduğunu belirten Köktaş, buna yönelik çalışmaların devam ettiğini bildirdi.

Devleti tek başına oyuncu olmaktan vazgeçmeli

Bu konuda kalıcı çözüm üretilmesinin gerekliliğini de vurgulayan Köktaş, şunları söyledi:

"Arz güvenliği sorununu zaman zaman yaşadık. Türkiye'nin arz güvenliği tehlikeye girmesin diye biraz daha topluma maliyeti yüksek olan bir çözüm üretilmiştir. Şimdi biz maliyeti düşük olan, sürdürülebilir olan yapıya dönüşmeye çalışıyoruz. Onun için burada bir paçal oluşturmak lazım.

İçinde nükleeri olan, yenilenebiliri olan, diğer enerji kaynaklarının da olduğu bir paçal ve dışa bağımlılığı da giderek azaltan bir sistemde bir paçal oluşturmak lazım. Nükleer onun için önemli. Rüzgar enerjisi ve yinelenebilir enerji onun için önemli. Bütün bunların altyapısını yeni yeni oluşturduk. Bir arz güvenliğini kalıcı hale getirebilmenin yolu devleti tek başına oyuncu olmaktan çıkartmaktır. Kalıcı çözüm budur."

Köktaş, özelleştirmelerin enerjide arz güvenliğini tehlikeye sokup sokmayacağına bir soruya karşılık şu yorumda bulundu:

Burada yapılması gerekenin bir yapısal reform olduğunu belirten Köktaş, yani yerli ve yabancı yatırımcı, düzenleyici kuruluşun koyduğu koşullar ve özelleştirmeyi yapacak olan kuruluşun şartnamesiyle, teknik dokümanları çerçevesinde piyasaya davet edilerek gelip bu oyunu oynamasının istendiğini anlattı.

Devlet Tek Oyuncu Olmakta Israr Etti

Bir başka soru üzerine de Köktaş, enerji piyasasında devletin şimdiye kadar tek başına kuralsız bir oyuncu olmaya "azmettiğini" belirterek, şunları söyledi:

"Bunu çok arzu etti. Yanına yeni bir oyuncu istemedi. Temel sorun budur. Ve nitekim EPDK'nın kurulmasının arkasındaki temel felsefe başta söylediğim gibi budur. Yani piyasayı düzenleyerek, öngörülebilirliği yüksek kılmak, oyunun kurallarını önceden koymak, ondan sonra oyunculara bilinen ve kuralları konulmuş bir piyasada gelin oynayın demek.

Onun için eskiden enerji konusunda yatırımcı yoktu, problem vardı. Ama şimdi oyunun kuralları belli. Çok net. Piyasanın öngörülebilirliği çok yüksek. Önünüzü görüyorsunuz. Dolayısıyla devletin sınırları belli. Piyasada faaliyet gösteren kuruluşların gelecekte neyi yapması, neyi yapmaması gerektiğine ilişkin kurallar çok net olduğu için yatırımcı çok fazla.

Onun için özelleştirmeler arz güvenliğini sağlamaya yönelik en önemli enstrümandır. Dağıtım bölgelerini satın alanlar aynı zamanda üretim bölgelerine gelecek. Çünkü bizim sistemimiz entegrasyona müsait. Yani elinde üretim olan dağıtımı alabiliyor. Dağıtım olan üretim alabiliyor.

Entegrasyona da çok müsait olduğu için dağıtımı almış olsa dahi nihai olarak döneceği yer üretimde kendi enerjisini sağlamaktır. Çünkü ikili kontrat piyasası üzerine kurulu bir felsefesi var sistemin. Onun için arz güvenliğine çok ciddi katkıda bulanacak bir unsurdur diye düşünüyorum.
HABERİN VİDYOSU


 


TRT payının sistemden arındırılması

Sistemde çok ciddi şekilde çapraz sübvansiyonlar bulunduğunu da belirten Köktaş, yani sistemin gerçek maliyet hesaplı çalışmadığını böyle olunca da lüzumsuz maliyetlerin sistemde yer aldığını kaydetti.

Bu nedenle sistemin çok verimsiz çalıştığını belirten Köktaş, çapraz sübvansiyonlarla sistemin kendi içinde haksızlığı barındırdığını bildirdi.

Sistemin içinde büyük maliyet dışı faktörler bulunduğuna da vurgu yapan Köktaş, "Yani şu anda yanmakta olan elektrikten yüzde 2.5 TRT'ye pay ödüyoruz. Bunların da sistemden arındırılarak gerçek maliyetleri üzerinden kurulan ve dolayısıyla de sanayicimize rekabet şansı veren bir yapının oluşturulması gerekir" dedi.

Üretim tesislerinin biran evvel özelleştirilmesi gerektiğini de belirten Köktaş, üretim tesislerinin 6 büyük portföyü oluşturduğunu bunun Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararıyla yapıldığını bildirdi.

Bunların tamamının ayrı ayrı paketler halinde satılmasının hedeflendiğini anlatan Köktaş, bu konuyla ilişkin özelleştirme idaresinin çeşitli çalışmalarının mevcut olduğunu bildirdi.

Elektrikte piyasanın çok hareketleneceği bir döneme girileceğini belirten Köktaş, piyasaya yeni yatırımcı ve oyuncuların gireceğini ve yeni istihdam imkanlarının yaratılacağı bir dönemin yaşanacağını bildirdi.

Bütün dünyada bir enerji problemi yaşandığını ve bu sorunun aşılması için şu anda 100'ün üzerinde yapılmakta olan nükleer santral bulunduğunu ve bir o kadarının da projelendirildiğini belirten Köktaş, Türkiye'nin bu konuda geç kaldığını bildirdi.

Türkiye'de doğalgazın yüzde 56'sının elektrik üretiminde kullanılmasını da eleştiren Köktaş, doğalgazla elektrik üretiminin çok pahalı olduğunu bu yüzden söz konusu enerjinin konutlarda kullanılması gerektiğini bildirdi.

Özel sektörün 1 milyar YTL'nin üzerinde doğalgaz dağıtım şirketlerinde yatırım yaptığını belirten Köktaş, bunun azımsanmayacak bir yatırım tutarı olduğunu bildirdi.

Enerji maliyetlerinin Türkiye'de çok yüksek olduğuna işaret eden Köktaş, sistemde yüksek oranda kayıp ve kaçak bulunduğunu bildirdi. OECD'nin açıkladığı kayıp kaçağın yüzde 8-9 civarındayken Türkiye'de bunun en az iki katı kayıp ve kaçak bulunduğunu söyleyen Köktaş, bu sistemin bir an evvel yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Köktaş, yüzde 8-9 düzeyindeki kaçağın Türkiye'nin çok büyük barajlarının ürettiği enerjiye tekabül ettiğini de sözlerine ekledi.

Yenilenebilir enerji

Konuşmasında yenilenebilir enerji konusuna değinen Köktaş, şunları bildirdi:

"Şu anda planlanmakta olduğu gibi 1 Kasım'da EPDK ülkenin geneli için rüzgar başvurularını almış durumda. Bunlar başvuru aşamasındadır, henüz değerlendiriliyor. Onları da ilave ettiğimiz zaman yaklaşık 889 tane toplam rüzgar projesi var.

Bunlardan 54 tanesi lisansa bağlanmış durumda. Bunlardan 265 tanesi başvuru aşamasında, 42 tanesi de uygun bulunma aşamasında ve süreçleri devam ediyor. 2020 yılına kadar yaklaşık 15 bin megavatlık bir rüzgar enerjisini sisteme sokmayı planlıyoruz.

Şu anda dünyada 98 bin megavatlık toplam rüzgar enerjisi kurulu gücü var. Bunun sadece 20 bin megavatı Almanya'da. Beşte biri Almanya'da üretiliyor. Baktığınız zaman dünyadaki enerji üretimi kadar Türkiye'de bize başvuru var. Yani realizasyonu çok kolay değil.

Bir diğer rüzgar enerjisinde söylenmesi gereken konu şudur. Rüzgar enerjisi yerli kaynaktır. Dolayısıyla teşvik edilmesi gerekir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nda bunun teşvik edilmesine ilişkin düzenleme var. Hali hazırdaki kanunda da var. Meclis'e sevk edilen kanunda benzeri teşvikler yerli kaynaklara yönelik teşvikler mevcut.

Türkiye dünyanın aşağı yukarı rüzgar potansiyeli açısından ilk üç ülkesinden bir tanesidir. Belki ikinci kademededir. Onun içinde rüzgar kaynağını devreye hızlı almamızın gereği var."

Son üç, dört yılda enerji kaynaklarını aktif kullanmaya yönelik çok önemli hukuki altyapı değişiklikleri yapıldığını anlatan Köktaş, bundan sonrada bu kaynakların realizasyonunun yapılması gerektiğini kaydetti.

Hidroelektrik başvurularına bakıldığında şu ana kadar 312 lisans verildiğini ve bunların 8 bin megavatlık bir lisansa karşılık geldiğini belirten Köktaş, bunun da aşağı yukarı şu anki kurulu gücün 5'de birine tekabül ettiğini anlattı.

Bütün bunlar toplandığında şu zamana kadar aşağı yukarı 127 bin megavatlık bir başvuru yapıldığını ifade eden Köktaş, bunun 78 binini sadece rüzgar enerjisi oluşturduğunu söyledi.

Köktaş, "Yani şu anda Türkiye'nin yaklaşık kurulu gücü kadar bir başvuru var. Bunların değerlendirilmesi ve hizmete alınması hızlı bir şekilde yapılıyor. Mesela 501 tane verilen lisans var geçen hafta itibarıyla. Baktığımız zamanda bunun büyüklüğü 18 bin megavatlık bir enerjiye tekabül ediyor. Dolayısıyla çok ciddi şekilde enerji yatırımlarına hız vermeye çalışıyoruz" dedi.





 HABERLER
 DOSYALAR
 ENERJİ TASARRUFU
 ENERJİ FİRMALARI
 ENERJİ VERİMLİLİĞİ
 ÇEVRE
 VİDEO BLOG
 YENİLENEBİLİR ENERJİ
 ENERJİ İLANLARI

E-posta Aboneliği :


Haberlerimiz
e- postanıza gelsin

 
 
 
Toplam Ziyaretçi